24 Ekim 2013 Perşembe
11 Ekim 2013 Cuma
Adjectives (Sıfatlar)
Adjectives (Sıfatlar)
Sıfatlar, isimleri niteleyen, isimler hakkında bilgi veren yapılardır. İsimlerden önce gelir ve bir isim birden fazla sıfat alabilir.
- He is quite certain of success.
- Mary is busy typing the report.
- He seems completely convinced of her innocence.
- Mary is busy typing the report.
- He seems completely convinced of her innocence.
1. Sıfatların Sırası
Determiner + Observation + Phrasal Description + Origin + Material + Quanlifier +Noun
one + expensive + little + italian + wooden + hunting + cabin
Burada one- determiner dır, sayı belirtiyor.
expensive-observation dır, kendi gözlemini ekliyor.
little-phrasal description dır, fiziksel özelliğini belirtiyor.
italian-origin dir, kökenini belirtiyor.
wooden-material dır, kulanılan malzeme anlatılıyor.
expensive-observation dır, kendi gözlemini ekliyor.
little-phrasal description dır, fiziksel özelliğini belirtiyor.
italian-origin dir, kökenini belirtiyor.
wooden-material dır, kulanılan malzeme anlatılıyor.
2. "To be" den Sonra Gelen Sıfatlar
Sıfatlar ismi nitelediği gibi to be fiilinden sonra da gelebilir. Yine burada aynı şekilde ismi niteleme görevi görürler.
- She was innocent
- President is angry vs. gibi.
- President is angry vs. gibi.
3. Fiil'den Sonra Gelen Sıfatlar
Sıfatlar durum bildiren fiillerden sonra da kullanılabilir.
- Although teh jury found him of murder, he proved innocent.(Yargının suçlu bulmasına rağmen masum olduğunu kanıtladı.)
Burada prove fiildir, innocent ise sıfattır.
Burada prove fiildir, innocent ise sıfattır.
appear | keep | + | SIFAT |
disapperar | prove | ||
become | remain | ||
fell | seem | ||
fall | sound | ||
smell | taste |
Bazı sıfatları şöyle kullanımıda mevcuttur;
look | + like | + noun |
feel | ||
smell | ||
sound |
4. Passive Adjective(Pasif Sıfatlar)
İyelik sıfatları ile kullanıldığında sahiplik anlamı verir ve possesive adjective oluşturulmuş olur.
my, your, our, their, his, her, its + noun
My family attaches great importance to education.
Determiners - Belirleyiciler
www.sinavingilizce.com
Determiners - Belirleyiciler
Determiners - Belirleyiciler
Determiners 6 grup altında toplanabilir.
1. Quantifiers
Miktar bildiren yapılardır. How many ve How much sorularına cevap verirler. Sayılan ve sayılamayan ayrımı burada önemlidir.
Countable(sayılabilenler)
few (az) | Many (çok) | a good many (pek çok) |
several (az) | Quite a few (epeyce) | A host of (çok) |
A number of (biraz) | a great many (pek çok) | a multitude of (çok) |
Uncountable(sayılamayanlar)
little (az) | much (çok) | a large amount of (çok) |
not enough (az) | a great deal of (pek çok) |
Hem sayılan hem sayılamayanlar
some (az) | plenty of (çok) |
any (az) | a lot of (çok) |
2. Possessive Adjectives (İyelik, sahiplik sıfatları)
My, your, our, their, his, her, its den oluşan belirleyicilerdir. Benim, senin, onun, onların, sizin anlamı katar.
My aim is to study harder for this exam.
His innovative ideas inspire young people worldwide.
3. Demonstratives
This, that, these, those işaret sıfatları ile yapılan belirleyicilerdir.
this ve these yakını,
that ve those uzağı belirtir.
These books are far more useful than the ones you bought.
4. Articles
a, an ve the yapılarıdır. Belirlenecek ismin başına gelirler.
a ve an tanımlanmamış genel ifadelerde kullanılır.
a book, an orange gibi. Yani hangi book ya da hangi orange olduğu net olarak belli değildir. Genel bir ifade kullanılmıştır.
The ise tanımlanan, özellikle belirtilmek istenen yapılarda kullanılır.
Eğer cümlede a book değilde the book deniyorsa hangi kitap olduğunu konuşan kişiler biliyordur.
Both ... and Kullanımı
www.sinavingilizce.com
Both ... and Kullanımı
Both ... and Kullanımı
Hem ... hem de anlamına gelmektedir. Bu yapıda paralel ifadeler için kullanılır.
Both dan sonra gelen ifade ile and den sonra gelen ifade paralel yapılar olmalıdır. Yani 1. olumlu ise, 2. de olumlu olmalı, eğer 1. olumsuzsa 2. de olumsuz olmalıdır.
- She is both pretty and clever. (O hem güzeldir, hem de akıllıdır.)
- I like both football and basketball. (hem futbolu hemde basketbolu seviyorum.)
-Both Spain and France are Europe Country. (Hem ispanya hemde fransa avrupa ülkesidir.)
both ... and yapısı kpds, üds ve yds sınavlarında çok sorulan bir yapıdır.
Örnek bir soru için;
2012 İlkbahar Kpds de Sorulmuş Bağlaç Sorusu;
Soru: Generally, social media platforms can be thought of as virtual meeting places which function to encourage the exchange of media content among users who are ---- producers ---- consumers.
A) both / and
B) more / than
C) just / like
D) so / that
E) such / as
B) more / than
C) just / like
D) so / that
E) such / as
Doğru cevap A
2 boşluk arasında gürüldüğü bir paralellik vardır. producers(üreticiler) veconsumers(tüketiciler) arasına hangi bağlaçlar gelmelidir diye soruyor.
users dan sonra who ile tanımlama yapılmış. bu kullanıcılar ki, hem üretici hem de tüketicilerdir anlamı var.
Bu nedenle doğru cevap Both ... and ... dir. both producers and consumers
Furthermore-Moreover-In addition-Besides Bağlaçları ve Kullanımları
Daha Fazla Kaynak İçin Tıklayınız
www.sinavingilizce.com
Furthermore-Moreover-In addition-Besides Bağlaçları ve Kullanımları
www.sinavingilizce.com
Furthermore-Moreover-In addition-Besides Bağlaçları ve Kullanımları
Bu bağlaçların hepsi ayrıca, ilaveten anlamına gelmektedir. İlave bilgi vermek için kullanılır.
Paragrafta bir konudan bhsederken belirli bilgiler verilir ve ilave bilgi vermek isteniyorsa bu bağlaçlardan biri kullanılarak yeni cümleye başlanır.
Kendisinden önce gelen cümle ile kendisinden sonra gelen cümle arasında yapı paralelliği bulunmalıdır. Yani bir önceki cümle olumlu bir yapıda ise, bu bağlaçlardan sonra gelen cümlede olumlu yapıda olmalıdır.
Eğer kendisinden sonra gelen cümle olumsuz yapıda ise bu bağlaçlardan sonra gelen cümle de olumsuz yapıda olmalıdır.
Furthermore
- Reading books help to learn new information, moreover, it helps to keep the brain cells fresh.
Moreover
- Aykut plays football. Moreover he runs a retaurant. ( run burada işletmek anlamında kullanılmıştır.)
In addition
- Necla writes short stories, In additon, she writes articles for a newspaper.
Besides
- I prefer to buy fruits and vegetables in the open market because they are quite cheap there. Besides, they are much fresher than fruits and vegetables sold at the greengrocers.
Not: Dikkat edilmesi gereken bir nokta var. Sıksık karıştırılan beside ve besides birbirinden farklıdır. Besides "ayrıca, ilaveten" anlamına gelir, beside ise yanında, yakınında anlamındadır.
KPDS de çıkmış soru;
2012 İlkbahar KPDS Bağlaç Sorusu ve Çözümü;
Soru: Some popular diet books have misled consumers with deceptive claims; ----, they fail to provide an assessment of the results of their treatment plans for obesity.
A) furthermore
B) nevertheless
C) even so
D) otherwise
E) on the contrary
B) nevertheless
C) even so
D) otherwise
E) on the contrary
Çözüm: Cevap A
Soruda 2 tarafında olumsuz olduğu mislead(yanıltmak, aldatmak) ve fail(başarısız olmak) kelimelerinden anlaşılıyor.
nevertheless, even so, otherwise ve on the contrary bağlaçlarının hepsi zıtlık bildirir. 1. taraf olumlu ise 2. taraf olumsuz, 1. taraf olumsuz ise 2. taraf olumlu olmalıdır.
Tek paralellik bildiren yapı furthermore dur. İlave bilgi vermektedir.
Bazı popüler diyet kitapları aldatıcı ifadeler ile müşterileri kandırmaktadır.
Ayrıca(furthermore) obezite için tedavi planlarının sonuçlarını değerlendirme de başarısız olmaktadırlar.
Ayrıca(furthermore) obezite için tedavi planlarının sonuçlarını değerlendirme de başarısız olmaktadırlar.
3 Ekim 2013 Perşembe
Yeni sitemiz açılmıştır. sinavingilizce.com
KPDS, ÜDS ve YDS hakkında aradığınız her şey;
Soru çözümleri,
Konu anlatımı,
Phrasalverbler,
Okuma parçaları,
YDS kelimeleri,
www.sinavingilizce.com
Soru çözümleri,
Konu anlatımı,
Phrasalverbler,
Okuma parçaları,
YDS kelimeleri,
www.sinavingilizce.com
19 Eylül 2013 Perşembe
KPDS/YDS/ÜDS de En çok Çıkmış Phrasal Verbler-3
KPDS/YDS/ÜDS de En çok Çıkmış Phrasal Verbler-3
KPDS, YDS, ÜDS de En Çok Çıkmış Phrasal Verbs'ler-3
KPDS, YDS, ÜDS de En Çok Çıkmış Phrasal Verbs'ler-3
Phrasal Verb | Kaç Kez Sorulduğu | Anlamı | |
---|---|---|---|
21 | account for | 5 | açıklamak(clarify), hesabını vermek, bütünün parçasını oluşturmak |
22 | break into | 5 | zorla soygun amacıyla girmek, lafa patavatsızca girmek ( brugle) |
23 | come across | 5 | karşı karşıya gelmek ( encounter, bump into, run into ) |
24 | come up with | 5 | çözüm, fikir, alternatif sunmak ( suggest ) |
25 | get off | 5 | araçtan inmek ( disembark ) |
26 | keep up | 5 | devam etmek, e ayak uydurmak. |
27 | keep up with | 5 | e ayak uydurmak ( catch up with, keep pace with ) |
28 | put down | 5 | (isyan vb.) bastırmak, yere koymak, yazmak |
29 | put through | 5 | ( telefon ) bağlamak |
30 | settle down | 5 | yerleşmek, durulmak, uslanmak ( mature, ripen ) |
KPDS/YDS/ÜDS de En çok Çıkmış Phrasal Verbler-2
KPDS/YDS/ÜDS de En çok Çıkmış Phrasal Verbler
KPDS, YDS, ÜDS de En Çok Çıkmış Phrasal Verbs'ler-2
KPDS, YDS, ÜDS de En Çok Çıkmış Phrasal Verbs'ler-2
Phrasal Verb | Kaç Kez Sorulduğu | Anlamı | |
---|---|---|---|
11 | put out | 7 | söndürmek ( extinguish ) |
12 | set out | 7 | yola çıkmak ( set off ) |
13 | set up | 7 | kurmak ( establish ) |
14 | take up | 7 | (zaman) almak, (yer) kaplamak, başlamak |
15 | bring about | 6 | sebep olmak ( cause ) |
16 | bring up | 6 | (çocuk) büyütmek ( raise ), gündeme getirmek |
17 | carry out | 6 | gerçekleştirmek, yapmak ( fulfill, perform ) |
18 | give up | 6 | bırakmak, vazgeçmek, pes etmek ( quit, renounce ) |
19 | hold up | 6 | geciktirmek ( delay ), engellemek |
20 | turn down | 6 | reddetmek ( refuse, reject ), sesini kısmak. |
KPDS/YDS/ÜDS de En çok Çıkmış Phrasal Verbsler-1
KPDS/YDS/ÜDS de En çok Çıkmış Phrasal Verbsler-1
KPDS, YDS, ÜDS de En Çok Çıkmış Phrasal Verbsler-1
Phrasal Verb | Kaç Kez Sorulduğu | Anlamı | |
---|---|---|---|
1 | make up | 18 | oluşturmak(account for), uydurmak(fabricate), telafi etmek |
2 | put off | 14 | ertelemek(postpone, adjourn, delay, defer, hold off, suspend) |
3 | find out | 13 | öğrenmek, bulmak (learn, identify, uncover, reveal) |
4 | make out | 13 | bir şeyi/birini anlayabilmek/işitebilmek/görebilmek (recognize) |
5 | put up with | 13 | tahammül etmek ( tolerate, endure, withstand) |
6 | make up for | 10 | telafi etmek ( compensate for) |
7 | take over | 10 | ele geçirmek, yönetimi/kontrolü eline geçirmek ( seize) |
8 | break down | 8 | bozulmak, parçlanmak ( fall apart ) |
9 | pull through | 8 | iyileşmek, (get over, recover from) |
10 | deal with | 7 | ile baş etmek ( cope with ), ile ilgilenmek |
Apart from & in addition to & as well as & besides Kullanımı
Apart from & in addition to & as well as & besides Kullanımı
Bu 4 yapı da "ek olarak, ilaveten" anlamına gelmektedir. Ek bilgi vermek için kullanılırlar. Ana cümle ile paralel yapıdalardır.
Örnekler;
In addition to short stories, he read novels. (kısa hikayelerin yanı sıra, o romanlarıa okur.)
Apart from its wonderful kitchen, the house has a lot of useful rooms. ( Muhteşem mutfağı dışında, ev bir çok kullanışlı oday sahip.)
She’s got a goat, as well as five cats and three dogs. (Beş kedisi ve üç köpeğinin yanı sıra bir de keçisi var.)
Besides physics, we have to study chemistry and mathematics. (Fiziğin yanı sıra, kimya ve matematiğe de çalışmalıyız.)
Bu 4 yapı da "ek olarak, ilaveten" anlamına gelmektedir. Ek bilgi vermek için kullanılırlar. Ana cümle ile paralel yapıdalardır.
Örnekler;
In addition to short stories, he read novels. (kısa hikayelerin yanı sıra, o romanlarıa okur.)
Apart from its wonderful kitchen, the house has a lot of useful rooms. ( Muhteşem mutfağı dışında, ev bir çok kullanışlı oday sahip.)
She’s got a goat, as well as five cats and three dogs. (Beş kedisi ve üç köpeğinin yanı sıra bir de keçisi var.)
Besides physics, we have to study chemistry and mathematics. (Fiziğin yanı sıra, kimya ve matematiğe de çalışmalıyız.)
in order to & so as to Kullanımı
Yeni sitemiz>> www.sinavingilizce.com
in order to & so as to Kalıpları Kullanımı
Bir eylemi yapma amacı için kullanılır. İkisi de "mek amacıyla", "mek için" anlamındadır.
Örnek: He goes to work by bus in order to/so as to save money.
Anlamı: Tasarruf etmek için işe otobüsle gidiyor.
bu iki bağlç daha kısa olarak "to" şeklinde de kullanılmaktadır ve herhangi bir anlam değişikliği olmamaktadır.
Örnek: to succeed, your desire for success should be greater than your fear of failure.
Anlamı: başarılı olmak için, başarıaya olan arzun,isteğin başarısızlık korkundan daha fazla olmalıdır.
aynı şekilde bu cümle şöyle de olabilir;
in order to succeed, your desire for success should be greater than your fear of failure. veya
so as to succeed, your desire for success should be greater than your fear of failure.
in order to & so as to Kalıpları Kullanımı
Bir eylemi yapma amacı için kullanılır. İkisi de "mek amacıyla", "mek için" anlamındadır.
Örnek: He goes to work by bus in order to/so as to save money.
Anlamı: Tasarruf etmek için işe otobüsle gidiyor.
bu iki bağlç daha kısa olarak "to" şeklinde de kullanılmaktadır ve herhangi bir anlam değişikliği olmamaktadır.
Örnek: to succeed, your desire for success should be greater than your fear of failure.
Anlamı: başarılı olmak için, başarıaya olan arzun,isteğin başarısızlık korkundan daha fazla olmalıdır.
aynı şekilde bu cümle şöyle de olabilir;
in order to succeed, your desire for success should be greater than your fear of failure. veya
so as to succeed, your desire for success should be greater than your fear of failure.
18 Eylül 2013 Çarşamba
once kullanımı
Once kullanımı
Once birde fazla anlamda kullanılmaktadır.
En çok bilinen anlamı as soon as ile ynı anlmda olan olur olmaz anlamındadır. Başka bir deyişle after(sonra) anlamındadır diyebiliriz.
Örnek:
We can start once he arrives.
Anlamı: Gelir gelmez başlayabiliriz. (O geldikten sonra başlayabilir anlamına gelir.)
Once ın bir diğer anlamı da bir kezdir.
Örnek:
Once I make make up my mind, nothing can stop me.
Anlamı: Bir kez kararımı verdim mi beni hiçbir şey durduramaz.
Bir diğer anlamı da bir zamanlar.
2010 Kpds onbahar Çıkmış Soru;
Much of the immune system's machinery is geared towards killing or eliminating invading microbes ...... they have been recognized.
A) once
B) although
C) even if
D) in case
E) whereby
Cevap: A
Çözüm: Burada once ır mez anlamında yani after anlamında kullanılmıştır.
Çeviri: Bir çok bağışıklık sistemi mekanizması mikrop saldırılarını tanımlar tanımlamaz öldürmeye veya ortadan kaldırmaya donanımlıdırlar.
Once birde fazla anlamda kullanılmaktadır.
En çok bilinen anlamı as soon as ile ynı anlmda olan olur olmaz anlamındadır. Başka bir deyişle after(sonra) anlamındadır diyebiliriz.
Örnek:
We can start once he arrives.
Anlamı: Gelir gelmez başlayabiliriz. (O geldikten sonra başlayabilir anlamına gelir.)
Once ın bir diğer anlamı da bir kezdir.
Örnek:
Once I make make up my mind, nothing can stop me.
Anlamı: Bir kez kararımı verdim mi beni hiçbir şey durduramaz.
Bir diğer anlamı da bir zamanlar.
2010 Kpds onbahar Çıkmış Soru;
Much of the immune system's machinery is geared towards killing or eliminating invading microbes ...... they have been recognized.
A) once
B) although
C) even if
D) in case
E) whereby
Cevap: A
Çözüm: Burada once ır mez anlamında yani after anlamında kullanılmıştır.
Çeviri: Bir çok bağışıklık sistemi mekanizması mikrop saldırılarını tanımlar tanımlamaz öldürmeye veya ortadan kaldırmaya donanımlıdırlar.
both and kalıbı
both ... and Kalıbı
Paralel yapıları birbirine bağlar.
Hem ... hemde ... anlamına gelmektedir.
Kesinlikle iki cümleyi bağlamaz.
Aynı işlevde olan yapıları bağlar. Yani isim ise isim, sıfat ise sıfat şeklindedir.
Örnekler;
Both Ali and Ayşe were very sad when they left the city.
Anlamı: Şehirden ayrıldıklarında hem Sue, hem de Mary üzgündü.
She’s both pretty and clever.
Anlamı: Hem güzel hem de akıllıdır.
Kpds, Üds ve Yds de çıkmış benzer soru yapıları;
2003 Kasım Kpds Çeviri Sorusu;
Amnesty International says that Iraqis have made many - so far mostly unsubstantiated - charges of abuse against both British and American soldiers.
Çeviri: Uluslararası af örgütü Iraklıların hem İngiliz hem de Amerikan askerlerine karşı bugüne kadar çoğu kanıtlanmamış pek çok suistimal suçlamasında bulunduklarını söylemektedir.
2006 Üds Sosyal Bilimler Ekim Cümle Tamamlama Sorusu;
He was well-read in both Latin and Greek, and excelled in swimming and boxing.
Çevirisi: O hem Latince ve Yunancayı iyi okurdu, hem de yüzme ve boks konusunda iyiydi.
Not: both and yapısı direk soru olarak ya da cümlelerin içinde kullanılmış şekli ile Kpds ve Üds de karşımıza çıkmıştır ve Yds'de de sık sık kullanılmaktadır.
Paralel yapıları birbirine bağlar.
Hem ... hemde ... anlamına gelmektedir.
Kesinlikle iki cümleyi bağlamaz.
Aynı işlevde olan yapıları bağlar. Yani isim ise isim, sıfat ise sıfat şeklindedir.
Örnekler;
Both Ali and Ayşe were very sad when they left the city.
Anlamı: Şehirden ayrıldıklarında hem Sue, hem de Mary üzgündü.
She’s both pretty and clever.
Anlamı: Hem güzel hem de akıllıdır.
Kpds, Üds ve Yds de çıkmış benzer soru yapıları;
2003 Kasım Kpds Çeviri Sorusu;
Amnesty International says that Iraqis have made many - so far mostly unsubstantiated - charges of abuse against both British and American soldiers.
Çeviri: Uluslararası af örgütü Iraklıların hem İngiliz hem de Amerikan askerlerine karşı bugüne kadar çoğu kanıtlanmamış pek çok suistimal suçlamasında bulunduklarını söylemektedir.
2006 Üds Sosyal Bilimler Ekim Cümle Tamamlama Sorusu;
He was well-read in both Latin and Greek, and excelled in swimming and boxing.
Çevirisi: O hem Latince ve Yunancayı iyi okurdu, hem de yüzme ve boks konusunda iyiydi.
Not: both and yapısı direk soru olarak ya da cümlelerin içinde kullanılmış şekli ile Kpds ve Üds de karşımıza çıkmıştır ve Yds'de de sık sık kullanılmaktadır.
so that ve such that yapıları
so ... that ve such ... that Yapıları
so ... that Yapısı
Those kids were so naughty that their mother couldn't stop them.
Çocuklar o kadar yaramazdılar ki(so that) anneleri onları durduramıyordu. that sonrası tam cümle geldiği ve so .... that arası sıfat(naughty) geldiği görülmektedir.
Benzer örnekler;
Mary is so beautiful that every man likes her.
Anlamı:Mary öyle güzel ki her erkek ondan hoşlanır.
I am so tired that I cannot explain now.
Anlamı: Öyle yorgunum ki şu an açıklayamayacağım.
such ... that Yapısı
such + adjective(sıfat) + noun(isim) + that yapısı şeklindedir. such ... that için illaki isim yapısı gelmesi gerekmektedir.
It was such good food that I wanted to have another plate. (burada sıfat(good) + isim(food) gelmiştir.)
O kadar güzel bir yemekti ki bir tabak daha istedim.
Benzer Örnekler;
They were such naughty kids that their mother couldn't stop them.
Anlamı: O kadar haylaz çocuklardı ki anneleri onları durduramadı. (Görüldüğü üzere haylaz çocuk(naughty kids) yapısı sıfat + isimdir ve that sonrası yine tam cümle gelmiştir.)
so ... that Yapısı
so + adjective(sıfat) / Adverbs(zarf) + that yapısı şeklinde kullanılır ve that'den sonra tam cümle gelmesi gerekmektedir.
Örnek;
Çocuklar o kadar yaramazdılar ki(so that) anneleri onları durduramıyordu. that sonrası tam cümle geldiği ve so .... that arası sıfat(naughty) geldiği görülmektedir.
Benzer örnekler;
Mary is so beautiful that every man likes her.
Anlamı:Mary öyle güzel ki her erkek ondan hoşlanır.
I am so tired that I cannot explain now.
Anlamı: Öyle yorgunum ki şu an açıklayamayacağım.
such ... that Yapısı
such + adjective(sıfat) + noun(isim) + that yapısı şeklindedir. such ... that için illaki isim yapısı gelmesi gerekmektedir.
It was such good food that I wanted to have another plate. (burada sıfat(good) + isim(food) gelmiştir.)
O kadar güzel bir yemekti ki bir tabak daha istedim.
Benzer Örnekler;
They were such naughty kids that their mother couldn't stop them.
Anlamı: O kadar haylaz çocuklardı ki anneleri onları durduramadı. (Görüldüğü üzere haylaz çocuk(naughty kids) yapısı sıfat + isimdir ve that sonrası yine tam cümle gelmiştir.)
2013 YDS Kelime Çalışmaları
Kelime | Anlamı |
---|---|
absence | yokluk |
accomplish | başarmak |
afflict | acı vermek |
alliance | ittifak, anlaşma |
alter | değiştirmek |
arable | ekilebilir, tarıma elverişli |
array of | bir dizi … |
attendant | görevli |
bare | yalın, sade, çıplak |
bargaining | görüşme, pazarlık |
broad | geniş |
boundary | sınır |
chief | baş, ana, en önemli |
collective | ortak |
combat | mücadele etmek |
cultivation | ekip biçme, toprağı işleme |
defeat | yenmek, engellemek |
define | tanımlamak, belirlemek |
delight | zevk / hoşnut etmek |
depiction | tanımlama |
deplete | tüketmek |
diminish | azaltmak, azaltmak |
dispute | tartışma, münakaşa |
distinguish | ayırt etmek |
diversity | çeşitlilik, farklılık |
endeavour | çalışmak, çabalamak |
enquiry | araştırma, soruşturma |
expose | göstermek, ortaya çıkarmak |
exposed to | maruz kalmak |
fatigue | yorgunluk |
feed | beslemek |
funeral | cenaze |
generosity | cömertlik |
genuinely | gerçekten |
gradually | yavaş yavaş, dereceli olarak |
grain | tahıl |
imprecise | kesin olmayan |
investing in | yatırım yapmak |
legislate | yasamak, kanun yapmak |
leisure | boş vakit |
livestock | çiftlik hayvanları |
loyalty | bağlılık, vefa |
miserable | sefil, çaresiz |
misery | mutsuzluk, sefalet |
mutual | karşılıklı |
occupational | meslekle ilgili |
occupy | işgal etmek |
privilege | ayrıcalık, imtiyaz |
reinforce | takviye etmek, desteklemek |
shelter | barınak, sığınak |
slenderness | narinlik, incelik |
slope | eğim, eğimli olmak |
splendid | görkemli ,muhteşem |
starve | açlık çekmek |
strike | etkilemek, çarpmak |
subside | azalmak, dinmek |
synonymous | eşanlamlı |
the former | önceki |
the latter | sonraki, ikinci |
tremendous | çok büyük, muazzam |
undergo | uğramak, katlanmak |
unify | birleştirmek |
unsuited | uygun olmayan, elverişsiz |
vanity | kibir, gurur |
wipe out | yok etmek, silip süpürmek |
22 Temmuz 2013 Pazartesi
Yds - Kpds - Üds de Çıkmış Kelimeler Listesi - 1
Word | Mean |
---|---|
on account of | dolayı, yüzünden |
owing to | nedeniyle ~ because of |
mess | karışık, pislik, dağınık |
for my part | bana kalırsa ~ As far as I'm concerned |
inspect | denetlemek, kontrol etmek ~ inspector: müfettiş |
decay, rot, decompose | çürümek, bozulmak |
give out | yaymak, bildirmek |
magnify | büyütmek, abartmak |
amuse | eğlendirmek, neşelendirmek |
fulfill | yerine getirmek, tamamlamak |
snatch | kapmak, yakalamak ~ seize |
form | biçim, şekil / oluşturmak, kurmak |
see about | icabına bakmak, ilgilenmek |
take place | gerçekleşmek ~ occur |
ask about | hatrını sormak, sormak |
ask for | istemek |
revoke | iptal etmek, yürürlükten kaldırmak |
cradle of civilization | uygarlığın beşiği |
come across | rastlamak, denk gelmek |
run into | rastlamak, denk gelmek |
alleviate | hafifletmek, azaltmak ~ lessen |
foretell | tahmin etmek, öngörmek |
precede | önce gelmek, önde olmak |
put up with | katlanmak, dayanmak |
endorse | onaylamak, desteklemek |
disregard | önemsememek, ihmal etmek |
nourishment | beslenme, gıda ~ nourish: beslemek, büyütmek |
delicate | hassas, narin |
upkeep | bakım, maintenance |
manner | tavır, tutum, davranış |
remark | söylemek, belirtmek, yorum / dikkat |
competence | yeterlik, kapasite |
transcript | suret, kopya |
gainful | karlı ~ profitable |
envious | kıskanç ~ jealous |
preliminary | ön, ilk, başlangıç |
reckless | umursamaz, kayıtsız |
unfit | uygun olmayan, elverişsiz |
unlikely | muhtemel olmayan, olağandışı ~ improbable |
relevant | uygun, konuyla ilgili |
noteworthy | dikkate değer |
keen on | meraklı, istekli ~ interest in |
incomparable | eşsiz, kıyaslanamaz ~ unequalled |
absolute | kesin, tam |
inseparable | ayrılmaz |
progressive | ilerleyen, gelişen |
competent | yetkili, yeterli |
unmistakable | açık, belli |
intricate | karışık |
YDS Okuma Parçaları - Reading Passage
The MAYA
The Maya were a large group of Indians who lived mainly in southern Mexico, Guatemala, and Honduras. It is believed that these people came across the Bering Strait with the other Native Americans, but quickly migrated south. About 5000 B.C., the Maya people had formed small fishing villages, settling on the coast lands. By 2000 B.C., the Maya had moved inland and began to raise maize and beans. These vegetables became their main source of food, as they are today. During the next 2000 years the Maya developed into highly civilized people. They settled in many areas of Mesoamerica and became prosperous. They developed the art of making pottery and introduced the first known American systems of irrigation, or methods for watering crops. A form of writing emerged, and the Maya began the first recorded history.
About the year 1000, a heavy drought hit Mesoamerica. The Mayan crops failed, causing famine and death for many Maya in the mountain areas. Maya in the lowlands fared a little better and cities such as Uxmal and Chichen Itza in the Yucatan Peninsula of Mexico became the center of Mayan government, art, and architecture. The Spanish explorers of the 13th and 14th centuries brought new diseases that the Maya could not cope with. Disease and Spanish conquerors finally caused the Mayan empires to cave in. The last Mayan kingdom surrendered to the Spanish in 1697.
Words:
come across: rastlamak, karşılaşmak
migrate: göç etmek
form: oluşturmak
prosperous: refah, zengin
architecture: mimari
cave in: kazmak, oymak
YDS Okuma Parçası - Reading Passage
The Blue Whale
The largest creature ever known to have existed on Earth is the present-day blue whale. Today's blue whale is even larger than its prehistoric ancestors, reaching a total length of 30 m (100 ft.) and a weight of 136 t (150 tn.). Adult female blue whales are larger than adult males. The blue whale's heart alone is the size of a small car! Even the largest dinosaur weighed only about 18 t (20 tn.), although it probably reached 40 m (131 ft.) in length.
The calves measure 7 m (23 ft.) at birth and weigh about 2.2 to 2.7 t (2.4 to 3 tn.). A female blue whale can produce more than 200 litres (50 gal.) of high-fat milk per day. The calf gains up to 4 kg (9 lb.) per hour. When weaned at about six months of age, the calf will already be about 16 m (52 ft) long.
This giant animal is placid and shy. On the ocean surface, its normal cruising speed is about 12 knots, but it is capable of attaining 20 knots in short bursts. The maximum reported depth reached by the species is 194 fathoms. It is capable of remaining submerged beneath the surface for 50 minutes, although 10 to 15 minutes is more typical.
Blue whales have been found in every ocean of the world: Pacific, Atlantic, Indian, Arctic and Southern.
Blue whales comprised about 90% of the whaling industry's total catch during the early part of the 20th century, after the advent of harpoon cannons. In 1931 alone, almost 30 000 of these majestic creatures were killed. By 1966 there were so few blue whales that the International Whaling Commission declared them protected. In 2000 it was estimated that there were fewer than 10 000 left.
Words:
exist: var olmak
prehistoric: tarih öncesi
species: tür
advent: geliş, beliriş
20 Şubat 2013 Çarşamba
Noun Clauses Konu Anlatım
Noun Clauses
Bir cümleği noun clause şeklinde sanki bir isim gibi özne veya olarak veya bazı fiillerin tümleci olarak kullanabiliriz. Böyle cümleler genellikle that ile yapıldığından that-clause diye adlandırılır.Fakat thatden başka yapılar da kullanılabilir.
a.Object: Aşağıdaki örneklerde that cümleciği nesne durumundadır.
I think (that) it will train tomorrow.
Can you guarentee (that) she’ll pay the money back?
He believed (that) I was right
b. Subject
That he is too old is obvious.
That you do a lot of sport makes you healthy.
Bu şekilde özne uzun olduğu için,that cümleciği yerine it özne olarak kullanılıp,cümle sonunda itin yerini tuttuğu cümlecik belirtilebilir.
It is obvious that he is too old.
It makes you healthy that you do a lots of sport.
c. Aşağıdaki örneklerde olduğu gibi,bazı sıfatlardan sonra kullanılabilirler.
I’m pleased (that)he often helps me.
Are you surprised (that)he is very late today?
d. Aşağıdaki örneklerde olduğu gibi,bazı soyut isimlerle kullanılabilirler.
The fact that the world is round is obvious today.
I don’t like the belief that there are ghosts.
e. that kullanmadan soru kelimesiyle de yapılan cümlecikler özne veya nesne olarak kullanılabilirler.
I don’t know why he is late.
What you have done doesn’t interest me.
Where he lives is unknown for people.
A glass of cold water is what I need now.
What Tom is doing now is(to) sleep.
Burada dikkat edilmesi gereken,bu cümleciklerde soru yapısı değil,düz yapı var.(e.g. Idon’t know why is he late.değil.)
f. if veya whether kullanarak yapılan cümlecikler de hem özne,hem nesne olarak kullanılabilir.
Nesne:
I wonder if / whether he’s passed the exam.
(Sınavı geçip geçmediğini merak etmiyorum.)
Özne:
Whether he’s passed exam is still unknown.
(Sınavı geçip geçmediğini hala bilinmiyor.)
Veya bu cümlede özne yerine it kullanırsak:
It is still unknown if / whether he’s passed the exam.
Whether ile or not ifadesi de kullanılabilir.
I wonder whether or not he’s passed the exam.
I wonder whether he’s passed the exam or not.
1. aggree,arrange,demand,decide,order,recommend,urge,insist,susgest fiillerinden sonra that+özne+should yapısı da kullanılabilir.
I insisted(that)she should take the money.
He recommends(that)I should see the doctor.
2. Suprised,sorry,shocked,interesting gibi his belirtilen sıfatlardan ve important,essential gibi sıfatlardan sonra da that + özne + should yapısı da kulanılabilir:
I was suprised(that)she should finish the school.
I’m sorry(that) he should feel ill.
It important(that) we should arrive on time.
3. Yukarıdaki ifadelerde çekimsiz fiil de kullanılabilir:
I insisted (that) she take the money.
They aggreed (that) I be wrong.
I was surprised (that) she finish the school.
Kaynak: www.englishbbc.net/
Cleft Sentences Kullanımı (Cleft Cümle Yapıları)
Cleft Sentences Kullanımı (Cleft Cümle Yapıları)
Konuşurken ses tonumuzu yükselterek cümlenin istediğimiz bölümünü vurgulayabiliriz. Yazılı dilde ise bu vurguyu cümlenin öğelerinin yerlerini değiştirerek yaparız. Türkçe yazılı dilde genellikle vurgulanmak istenen kelime fiilden önce getirilir. İngilizce'de de buna benzer bir durum vardır. Bu şekilde yapılan cümleler "cleft sentences" olarak adlandırılır.
Cleft kelimesi cleave fiilinin geçmis kullanımıdır. "cleave" kesmek, bölmek, yarmak anlamlarına gelir. Cleft cümlelerini öncelikle vurgu için veya farklı yapılar ile çeşitlilik sağlamak için kullanırız.
"Kardeşim dolaptaki tatlıyı yemiş" cümlesinde kardeşimin yediğini vurgulamak istersem, sözlü dilde onu biraz daha yüksek sesle söylerim veya daha yavaş söylerim. Yazılı dilde ise kardeşimin yediğini vurgulamak için fiilden önce getiririm. "Dolaptaki tatlıyı kardeşim yemiş."
İngilizce' ye baktığımızda aynı şekilde:
"My brother ate the sweet in the refrigetator," cümlesini söylerken "my brother" kelimesini daha yüksek sesle veya daha yavaş söyleyerek vurgulayabiliriz.
Bu vurguyu yazılı dilde cleft cümleler ile yaparız. Cleft cümlede vurgulamak istediğimiz kelimeyi tanımlayıcı olarak cümlenin başına getiririz. Tanımlayıcı cümleler bildiğiniz üzere "to be" formlarıdır. Ve bu tanımlayıcı cümleden sonra "who, when, what, which, whom, where" gibi açıklama yapmamıza yarayan kelimeleri kullanırız.
Cümlemiz geçmiş zamanda olduğu için "was/were" ikilisinden uygun olanı seçeriz.
"It was my brother who ate the sweet in the refrigerator."
Dediğimizde tatlıyı kardeşimin yediğini vurgulamış oluruz.
"Is, am, are" kullanmamız gereken durumlar şu andaki olaylar için geçerlidir.
"Serpil sends Ahmet a letter on Sundays."
Cümlesinde "a letter" kelimesini vurgulamak için başa getiririz.
"It is a letter which Serpil sends Ahmet on Sundays."
Bu şekilde cümlenin istediğimiz öğesini vurgulayabiliriz. Ahmet' i vurgulamak için:
"It is Ahmet to whom Serpil sends a letter on Sundays."
Serpil' i vurgulamak için:
"It is Serpil who sends a letter to Ahmet on Sundays."
Günü vurgulamak için:
"It is on Sundays when Serpil sends Ahmet a letter."
Deriz.
Aşağıdaki cümlelerdeki yanlarında parantez içinde yazılı olan kelimeleri vurgulamayı deneyiniz...
- Alev solved the hard problem. (the problem)
- They need our help to overcome this. (our help)
- I want him to listen to the radio carefully. (the radio)
- They would like to create a new project. (a new project)
- You should ask Metin to complete the job. (Metin)
- It was the hard problem that Alev solved.
- It is our help that they need to overcome this.
- It is the radio which I want him to listen to carefully.
- It is a new project that they would like to create.
- It is Metin to whom you should ask to complete the job.
İstediğimiz kelimeleri yukarıdaki kalıplarla vurgulayabileceğimiz gibi daha değişik yapılar kullanarak da vurgu cümleleri oluşturabiliz.
Bunlardan ilki "what" ve "to be" kullanılarak yapılan vurgu cümleleridir.
What Alev solved was the hard problem. (Alevin çözdüğü problem en zor problemdi))
What they need is our help to overcome this. (Bunun üstesinden gelmek için ihtiyaçları olan şey bizim yardımımız.)
What they would like to create is a new project. (Yaratmak isteyecekleri şey yeni bir proje.)
Kişileri ya da nesneleri vurguladığımızı daha specific hale getirmek istersek de cümleyi "the person that/who' ve "the thing that'gibi kalıplar kullanarak da yazabiliriz.
The person to whom you should ask to complete the project is Metin. (Projeyi bitirmesini isteyeceğin kişi Metin.)
The thing that I want him to listen to was the radio. (Ondan dinlemesini istediğim şey radyoydu.)
The thing that is important than anything else is your health. (Herşeyden daha önemli olan şey senin sağlığın.)
Eğer belirli tek birşeye yoğunlaşmak, dikkat çekmek istiyorsanız bazen "what' yerine "all' kullanmak çok etkili olur.
I want a new job for myself.
All I want for myself is a new job. (Kendim için istediğim tek şey yeni bir iş.)
A new job is all I want for myself. (Yeni bir iş kendim için istediğim tek şey.)
I touched it and it broke suddenly.
All I did was (to) it and it broke suddenly. (Tek yaptığım şey ona dokunmaktı ve o birden kırıldı.)
Vurgu cümlelerinde sebep, yer ya da zaman vurgulanmak isteniyorsa "the reason why, the place where, the day when ve what-clauses' gibi kalıplar kullanılabilir.
I've come to discuss your decision about us.
The reason why I've come is to discuss your decision about us.. (Buraya gelmemin sebebi bizimle ilgili kararını tartışmak.)
She hides her children far from the city.
The place where she hides her children is too far from the city. (Çocuklarını sakladığı yer şehirden çok uzak.)
Hale works harder than anybody else in the company.
The person who works harder than anybody else in the company is Hale. (Şirkette en çok çalışan kişi Hale.)
The Second World War ended on 7 May 1945 in Europe.
The day (when) the Second World War ended in Europe was 7 May 1945. (Avrupa'da 2. Dünya Savaşı'nın bittiği gün 7 Mayıs 1945'tir.)
7 May 1945 was the day (when) the Second World War ended in Europe. (7 Mayıs 1945 Avrupa'da 2. Dünya Savaşı'nın bittiği gündür.)
They now need money rather than advices.
What they now need is money rather than adices. (Şu anda ihtiyaçları olan şey tavsiyeden çok para.))
I enjoyed the brillant story of all in the film.
What I enjoyed most in the film was the brilliant story
The brilliant story was what I enjoyed most in the film.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)